Bireysel Terapi

Bireysel Terapi Görseli

Bireysel terapide dinamik yönelimli bir yaklaşım benimsemekle birlikte, herhangi bir ekole katı biçimde bağlı kalmadan; danışanın ihtiyaçlarına göre şekillenen esnek bir süreçle çalışıyorum. Terapi sürecinin ilk 8–9 seansında, danışanın yaşam öyküsünü ayrıntılı biçimde ele alarak; kendilik algısı, nesne temsilleri ve bunlar arasındaki ilişkileri anlamayı hedefliyorum.

Bu süreçte, danışanın sorun döngülerini tanımlamak, bağlanma stilinin bugünkü yaşamındaki etkilerini çözümlemek ve tekrar eden ilişki örüntülerini görünür kılmak temel amaçlarım arasında yer alıyor. Danışanın hatırladığı anılar, geçmişe dair duygular ve süreç boyunca getirdiği bilinçdışı materyal bu çözümlemeye önemli katkılar sunar.

Psikoterapi, uzun soluklu, inişli çıkışlı ve zaman zaman zorlayıcı bir yolculuktur. Bu yolculukta amacım, danışanın yaşadığı olayları ve hissettiklerini yalnızca görünen yönleriyle değil, daha derin ve çoğu zaman farkında olunmayan anlamlarıyla birlikte ele almaktır.

Her aşamada danışanın yanında durarak; yaşantıların ardındaki içsel gerçekliğe birlikte ulaşmayı hedefleriz. Sürecin sonunda temel hedefimiz, bireyin kendisiyle ilgili daha gerçekçi ve bütünlüklü bir içgörü geliştirmesi, iç dünyasını bu farkındalık doğrultusunda yeniden yapılandırabilmesi ve hem kendisiyle hem de çevresiyle daha sağlıklı ilişkiler kurabilmesidir.

Her terapi süreci, danışanın benzersiz yaşam öyküsüne saygı duyan ve ona özel olarak şekillenen bir yolculuktur.


Çift Terapisi

Çiftler çoğu zaman terapiye yoğun bir duygusal yıpranmışlık içinde gelirler. Birlikte yaşamanın artık zorlaştığını fark ettiklerinde, ilişkilerine “son bir şans” vermek umuduyla terapiye başvururlar. Bazı durumlarda ilişkide sorun olduğunu yalnızca taraflardan biri fark ederken, diğeri inkâr eder, kimi zaman ısrarlar, kimi zaman da ayrılık tehdidi terapi sürecinin kapısını aralar.

İlk görüşme, bu nedenle son derece kıymetlidir. Bu seansta her iki partnerin terapiye bakışını ele alır, güven ilişkisi kurmaya ve sürecimizin ortak bir amaç etrafında şekillenmesine çalışırız.

Çiftlerle çalışırken Duygu Odaklı Çift Terapisi ve Psikodrama teknikleri kullanılarak yalnızca yaşanan sorunlara değil, o sorunları tekrar tekrar üreten ilişki döngülerine odaklanırız. İlişkilerdeki en yıkıcı çatışmalar; ifade edilemeyen duyguların, karşılanamayan ihtiyaçların ve görülmeyen bağlanma yaralarının sonucunda ortaya çıkar. Terapi sürecinde var olan yıkıcı döngülerin fark edilmesi, davranışların arkasında yatan duyguların ortaya çıkarılması ve ifade edilmesi ilişkinin onarılmasını sağlar.

Amaç; çiftlerin birbirlerini yeniden duymayı, anlamayı ve duygusal olarak bağlantı kurmayı öğrenmeleridir.

Terapi süreci ortalama 10 seans olarak planlanır. Ancak bu bir “bitiş” sınırı değildir. Süreç sonrasında daha seyrek aralıklarla destekleyici ve kontrol amaçlı görüşmelere devam edilebilir.

Çift Terapisi Görseli

Grup Terapisi

Grup Terapi Görseli

Bireysel terapilerde terapist, danışanın kendini daha yakından tanımasına yardımcı olan güçlü bir “ayna” işlevi görür. Kişinin zorlandığı alanları fark etmesini, iç dünyasını anlamlandırmasını ve değişim için gerekli adımları atmasını destekler. Ancak grup terapilerinde bu aynalama yalnızca terapistle sınırlı kalmaz; grup üyelerinin her biri, kişinin kendini keşfetmesine katkı sunan canlı birer ayna haline gelir.

Grup ortamı, bireyin kendisiyle ilgili fark ettiklerini yalnızca zihinsel düzeyde değil, ilişki içinde deneyimleyerek öğrenmesini sağlar. Kişi bir yandan anlaşılmanın ve görülmenin iyileştirici gücünü yaşarken, diğer yandan başkalarının deneyimlerinden öğrenir, benzer duygular yaşadığını fark eder ve yalnız olmadığını hisseder. Bu ortaklık duygusu, bireyin içsel dünyasında derin bir rahatlama ve güven alanı yaratır.

Grup terapisi:

  • Farkındalığı artırır,
  • Duygusal bütünleşmeyi destekler,
  • Yeni düşünce ve davranış biçimlerinin güvenli bir ortamda denenmesine olanak sağlar,
  • İlişki kurma becerilerini güçlendirir,
  • Kendilik algısını daha gerçekçi ve sağlıklı biçimde yapılandırır.

Bu ortamda kişi, hem terapistle hem de diğer grup üyeleriyle kurduğu ilişkiler aracılığıyla kendi içsel dünyasının nasıl harekete geçtiğini gözlemleme fırsatı bulur. Duyguların, düşüncelerin ve davranışların diğer insanlar üzerindeki etkisi doğrudan yaşantılanır. Böylece kişi kendisiyle ilgili “bilmek”ten, “deneyimleyerek anlamaya” doğru ilerler.

Grup terapisi, insanın ilişkiler içinde iyileşmesini hedefler. Bu yönüyle, bireyin yaşamındaki tekrar eden ilişki örüntülerinin görünür olduğu ve dönüşümün mümkün hale geldiği güçlü bir alan açılır.

Naay’in (1993) de belirttiği gibi: “Her insanda kendi psikolojik, duygusal ve fiziksel dünyasından gelen bilgileri araştırma ve anlama dürtüsü vardır. Grup terapisi, farkındalığın artması, içsel bütünleşme ve yeni davranışların deneyimlenmesi için etkili bir ortam sağlar.”

Bu nedenle grup terapisi yalnızca bir destek alanı değil, aynı zamanda bireyin kendini yeniden tanımladığı bir gelişim yolculuğudur. Bu yüzden “Herkes en az bir kez bir grup deneyiminden geçmelidir.”